- KUR`ÂN-I KERîM'DEN BAZI ÂHİRET MANZARALARI
- (- Derler Dururlar -)
- "Önce İslâm" demiş Yüce Peygamber.
(Bak:Buhârî Hadis, Cihad 13.)
- Her ne getirdiyse alır Mü`minler.
(Bak:Nûr Sûresi(4), Ayet 51,52.)
- Bütün emirlere itaat edip, (Bak:Nûr Sûresi(4),
Ayet 51.)
- "Duyduk ve inandık !" derler dururlar.
(Bak:Nûr Sûresi(4), Ayet 51.)
- Nihâyet din günü hesap görülür. (Sâffât
20,40...49.)
- Mü`minin kitabı sağdan verilir.
(İnşikak 7.)
- Ailelerine sevinçle koşup: (İnşikak
9.)
- "Bakın kitabıma !" derler dururlar.
(Hâkka 19.)
- Allah`ın izniyle cennete girer,
(Mâide 85.)
- Rasûlün yolundan giden Mü`minler. (Mâide
83,84.)
- Rabbin nîmetini hatırlayarak: (A`raf
43.)
- "Hamdolsun Allah`a !" derler dururlar.
(A`raf 43.)
- Söz verdi Rabbimiz, Mü`min kuluna, (Tevbe
72.)
- Ebedî kalacak cennet yurdunda. (Tevbe
72.)
- "Söze sâdık kaldı Yüce Rabbimiz
!" (Zümer 74.)
- "Ne güzel mükâfât !" derler dururlar.
(Zümer 74.)
- Cennette nîmetler içindedirler. (Tûr
23,24.)
- "Dünyada, azaptan korkardık." derler.
(Tûr 26.)
- "Rabbimiz lutfetti, yardım etti
de," (Tûr 27.)
- "Kurtulduk azaptan !" derler dururlar.
(Tûr 27.)
- Sonsuz nîmet dolu cennetlerdeler, (Yûnus
9.)
- Alttan ırmak akan saraylardalar...
(Yûnus 9.)
- Bu büyük nîmete şükür ederek: (Yûnus
10.)
- "Ne yüce Rabbimiz !" derler dururlar.
(Yûnus 10.)
- Na`îm cennetinde, o hâlis kullar, (Sâffât
43.)
- Karşılıklı tahtlar
üzerindeler... (Sâffât 44.)
- İkrâm olunurken birçok nîmetle:
(Sâffât 41,42,45.)
- "En büyük kazanç bu !" derler dururlar.
(Sâffât 60.)
- Çevrelerinde hep, genç hizmetçiler...
(Vâkıa 17.)
- Canları ne çekse yiyebilirler...
(Vâkıa 20,21.)
- Cennet dostlarına rastladıkça
hep: (Yunus 10.)
- "Selâm olsun size !" derler dururlar.
(Yunus 10.)
- Ellere bakmayan, tertemiz eşler...
(Rahman 56.)
- Hurma, nar ve nice türlü meyveler...
(Rahman 68.)
- Atlas minderlere yaslanırlar da:
(Rahman 54.)
- "Artık yorgunluk yok !" derler dururlar.
(Fâtır 35.)
- İpek elbiseler giyinmişlerdir,
(Fâtır 33.)
- Altın ve inciyle süslenmişlerdir,
(Fâtır 33.)
- "İşte asıl yurt bu !"
diye sevinip, (Fâtır 35.)
- "Artık üzülmek yok !" derler dururlar.
(Fâtır 34.)
- Bir de kâfirler var; inanmayanlar, (Sebe`
31.)
- Doğruyu bilse de; yalanlayanlar.
(Âl-i İmran 70.)
- Çürümüş kemiği misal vererek:
(Yâ-sîn 78.)
- "Bunu kim diriltir ?" derler dururlar.
(Yâ-sîn 78.)
- Nihâyet din günü hesap görülür. (Sâffât
20...39.)
- Kâfirin kitabı soldan verilir. (Hâkka
25.)
- Bakar, ne yapmışsa hepsi yazılmış.
(Kehf 49.)
- "Keşke yok olsaydım !" derler
dururlar. (İnşikak 11.)
- Bir sıkıntı basar zavallıları.
(Şûrâ 44.)
- Hem ön, hem arkadan yollar kapalı.
(Şûrâ 44.)
- Yaptığı şeyleri hatırlayarak:
(Nebe` 40.)
- "Ah toprak olsaydım !" derler dururlar.
(Nebe` 40.)
- Azâbı görünce artık anlarlar.
(Şûrâ 44.)
- Dünyaya dönmeye bir yol ararlar. (Şûrâ
44.)
- Dönüp de orada îmân etmeye. (Şuarâ
102.)
- "Mühlet verilir mi ?" derler dururlar.
(Şuarâ 203.)
- Ne mal fayda verir, ne de evlatlar. (Şuarâ
88.)
- Cehennem bekliyor, bir de bakarlar. (Şuarâ
91.)
- "Hep yanıldık !" deyip, dönmek
isteyip, ( Şuarâ 97.)
- "Mü`minlerden olsak !" derler dururlar.
(Şuarâ 102.)
- Derler ki: "Rabbimiz ! Gördük ve duyduk
!" (Secde 12.)
- "Artık hiç şüphesiz, biz de
inandık !" (Secde 12.)
- "Bizleri dünyaya, bir göndersen de,"
(Secde 12.)
- "İyi amel yapsak !" derler dururlar.
(Secde 12.)
- O gün günahkârlar dost bulamazlar. (Şuarâ
100,101.)
- Âzâları bile şâhit olurlar.
(Fussılet 20.)
- Tüm yaptıklarını, bir
bir sayınca. (Fussılet 20.)
- "Neden konuştunuz ?!" derler dururlar.
(Fussılet 21.)
- Cehenneme girme günü gelmiştir.
(Ahkaf 34.)
- Artık inkârcılar ümit kesmiştir.
(Ahkaf 34.)
- "Bu, hâk değil miymiş ?" diye
sorulur, (Ahkaf 34.)
- "Vallâhi de hâkmış !" derler
dururlar. (Ahkaf 34.)
- Çok acı bir azap içindedirler. (Mü`min
46,48)
- Biraz hafiflesin, dursun isterler. (Mü`min
49.)
- Zebâniden bile medet umarak: (Mü`min
49.)
- "Yardım edin bize !" derler dururlar.
(Mü`min 49.)
- "Gelmedi mi size, bir Rasul ?" denir.
(Mülk 8.)
- Derler ki: "Geldi de, biz yalanladık
!" (Mülk 9.)
- "Şâyet dinleseydik ve düşünseydik,"
(Mülk 10.)
- "Burada olmazdık !..." derler dururlar.
(Mülk 10.)
|